İki yıl önce yazmışım bu yazıyı, neden yayınlamadım bilmiyorum, aslında biraz düşününce hatırladım, eski sevimsiz günlerde yazmıştım.

On üç gündür uykuya dalmadan hemen önce, kahvaltıdan sonra, akşam çocuklar rahat bıraktığında, anne çişim geldi, anne karnım çok acıktı bölünmeleri arasında okuyabildim kitabı. Yaz için okuma listesi yaptım bu yıl ilk kez ve hedefime neredeyse ulaşacağım. En çok okumak istediğim kitap buydu. İkinci dönemdeki derslerden biri olan kültür tarihinde kent yaşamı üzerine yapılan çözümlemelerde Henri Lefebvre adı sık sık geçiyordu.

Kitap Hermann Broch’un ifadesiyle “Ulysses’in evrensel gündelik hayatın simgesi haline gelmesi” üzerine bir bölümle başlıyor.

Önemli yapıtlarla işaretlenmiş bir yol boyunca ilerlerken, gündelik hayatın ve onun gizli zenginliğinin ortaya çıktığını gördük. Varacağımız yere geldiğimizde, bu kez öncekinden çok farklı bir gündelik hayat bulduk. Yazar bu gündelik hayatı ortaya çıkarır, maskesini indirir, üzerindeki örtüyü kaldırır; onu giderek daha az katlanılabilir bir halde ve öncekinden daha az ilgi çekecek bir biçimde gösterir; fakat aynı zamanda, onu söyleme, biçimlendirme tarzıyla yani (edebi) yazı ile ilgi çekici kılar. Böylece, yaptığımız çözümleme, söylenen şeyin ve söyleme tarzının içindeki dönüşümleri gün ışığına çıkarmaktadır.

Burada konudan ayrı bir parantez açmalıyım: Epeydir burada bir yazı yazmadım, epeydir aslında hiç yazı yazmadım. Uzun süredir yatak istirahatinde kalan bir hasta gibiyim, onun yürürken ayaklarının titremesi, yürüdüğü kısa bir mesafenin bile gözünde büyümesi gibi cümleler kafamda büyüyor, klavye sanki çok iyi çalışmıyor, yazmak yeni öğrenilen bir şey gibi zihnimi ve parmaklarımı yoruyor.

Sürekli bölünüyor yazmaya çalıştıkça ve yine boynumdan enseme ağrılar başlıyor. Evet neden yazı yazmadığımı hatırlıyorum. Zihnimi toparlayıp cümle kuracak boşluklarım yok artık. Defalarca kalktım, defalarca alakasız şeyler yaptım: Asude Vera önce limonata sonra süt istedi, sonra kucağıma almamı, sonra klavyeyle oynadı, sonra onunla ilgilenmeyi reddettikçe huysuzlandı, ağladı, onu sevmemi istedi. Ve yine o kazandı. Yazı yazmak mı Asude Vera mı diye bir kıyasa bile giremiyorum, çaresizlik ya da beceriksizlik değil bu. Sadece onu seçmek, onu öncelemek. Bu da benim için günlük hayatın yüzde sekseni demek. Burdan sonra sadece kitapta altını çizdiğim yerleri yazacağım. Daha sonra hatırlamak istediğimde kolaylık olması için. Çünkü çok hızlı unutuyorum ve hafıza sorunu yaşamaktan korkuyorum son günlerde.

Buradan sonra felsefe ve gündelik hayatı irdeliyor Henri Lefebvre:

Felsefe gerçeğin esrarını çözmeye giriştiğinde bir süre sonra kendisindeki gerçeklik eksikliğini saptar; bu değerlendirme onun özünde vardır. Kendisini gerçekleştirmek ister ve başaramaz; felsefenin felsefi hayat olarak kendini aşması gerekir.

Gündelik hayatı kabul ederek, geri çekilmeksizin onu edilgen bir biçimde “yaşayarak” olduğu gibi kavramak imkansızdır.

Gündelik hayat geri beslemenin toplumsal yeri olarak tanımlanır. Küçümsenen ancak hayati önemde olan bu yerin iki görünümü vardır: O artakalan (düşünülebilen ve toplumsal pratikten çıkarılabilen, belirlenmiş ve ayrışmış tüm etkinliklerden artakalan) şeydir; ayrıca toplumsal bütünün ürünüdür. Bir denge yeridir; aynı zamanda tehdit edici dengesizliklerin ortaya çıktığı bir yerdir. Böyle bir toplumda devrim, insanlar gündelik hayatlarını sürdüremez hale geldiklerinde başlar. İnsanlar gündelik hayatlarını yaşayabildikleri sürece, eski ilişkiler yeniden oluşur.

Tarihin bu dönemecinde ve söz konusu gelecek perspektifi içinde, yabancılaşma derin bir anlam kazanır. Gündelik hayatın zenginliğini yok eder. Gündelikliği değersiz göstererek, ideolojilerin sahte ihtişamı ile üzerini örterek, bu üretim ve yaratım yerini gizler. Özgül bir yabancılaşma, madde ve doğa ile doğrudan ilişkide olan yaratıcı emeğin yapıcı ilişkilerinin zenginliğinin açığa çıkmasını engelleyerek, maddi yoksulluğu manevi yoksulluk haline getirir. Toplumsal yabancılaşma, yaratıcı bilinci edilgen ve mutsuz biline dönüştürür.

İşçi sınıfı gündelik hayatın tam ortasında yaşıyor olması sayesinde, gündelikliği yadsıyabilir ya da dönüştürebilir. Burjuvazi ise, gündelik hayatı yaşanacak bir yer olarak kendisine göre düzenler ve para sayesinde süreli olarak “tatil günü”nü yaşayarak ondan kaçtığına inanır. Bu kaçışı istemesi boşunadır. Geçmişte, toplumda yükselen, mücadele eden ve acı çeken burjuvazi kendi gündelikliğini yaratmayı başarmıştı… Modern burjuvazi ise gülünç bir yanılsamaya, estetizmin sanatın yerini dolduracağı yanılsamasına dayanarak yaşamaktadır.

Zorunlu zaman, mesleki işe ayrılan; boş (serbest) zaman, eğlenceye ayrılan; zoraki zaman, ulaşım, yürütülecek işlem, formaliteler gibi iş dışındaki gereklilikler.

Zoraki zaman boş zamandan daha büyük bir hızla artar. Gündeliklik içine yerleşir ve gündelik hayatı zorlamaların toplamıyla tanımlamaya yönelir.

Boş zaman artık şenlik veya emeğin ödülü değildir, genelleştirilmiş gösteridir, televizyon, sinema, turizm.

Bürokratik yönlendirilmiş tüketim toplumu.

Gündelik olanı anlamak için, gündeliklik teorisini oluşturmak için, bazı ön koşullar vardır: Öncelikle, gündelik hayatın içinde bulunmak, orada yaşamış olmak; sonra da onu kabul etmemek ve onun karşısında eleştirel bir mesafe bırakmak gerekir.

Gündelik hayatın ağırlığı kadınların üzerindedir. Kadınlar var olan durumu tersine çevirerek gündelik hayattan bir çıkar sağlayabilirler; ancak her durumda yükü taşımaya devam ederler. Birçok kadın bu ağırlığın içinde tutsak kalır. Kimileri için düşünmek, kaçmak demektir; artık görmemektir,çamura battığını unutmaktır, onları dibe çeken yapışkan kütleyi artık algılamamaktır. Kadınların ikameleri vardır; kadının kendisi bir ikamedir. Erkeklerden, insanlık durumundan, hayattan, tanrılardan ve tanrıdan şikayetçidirler. Ancak hep ıskalarlar. Kadınlar gündeliklik içinde hem öznedirler, hem de gündelik hayatın kurbanlarıdırlar, dolayısıyla nesnedirler, ikamedirler (güzellik, dişilik, moda vs.); üstelik, ikamelerin çoğalmaları kadınların aleyhinedir. Kadın aynı zamanda hem alıcı hem de tüketicidir; hem metadır, hem de metanın simgesidir (reklamlardaki çıplak bedenler). Modernlik, gündelikliği onlar için, onlar sayesinde dikkat çekici bir biçimde gizler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s